Dünya, zevk için, lezzet için yaratılmadı. Ahiret, bunun için yaratılmıştır. Dünya ile ahiret, birbirinin zıddı, tersidir. Birini sevindirmek, ötekinin gücenmesine sebep olur. Birinde zevk aramak, ötekinde elem çekmeye sebep olur. Dünyada nimetleri, lezzetleri çok olanlar, bunlara lazım olan şükrü yapmazlarsa, ahirette korkacak ve çok acı çekeceklerdir. Dünyada iken tehlikelerden sakındığı, çalıştığı halde, çok acı çeken müminler de, ahirette çok lezzetlere kavuşacaklardır.
Dünyanın ömrü, ahiretin uzunluğu yanında, deniz yanında bir damla kadar bile değildir. Dünyada, birkaç gün dert, bela çekilmeseydi, Cennetin lezzetlerinin kıymeti anlaşılamaz ve sonsuz nimetlerin kıymeti bilinemezdi. Açlık çekmeyen, yemeğin lezzetini, acı çekmeyen, rahatlığın kıymetini bilemez. Dertler, cahiller için sıkıntı ise de, Allahü teâlâyı sevenlere, sevdiklerinden gelen her şey, tatlı olmaktadır. Bunlar, nimetlerden lezzet aldıkları gibi, belalardan da lezzet duyarlar.
Hatta, bela sadece sevgilinin arzusu olup, kendi istekleri karışmadığı için, daha tatlı gelir. Nimetlerde bu lezzet bulunamaz. Çünkü nimetlerde, nefslerin istekleri de vardır. Bela gelince, nefsleri ağlamakta, inlemektedir… Dünyada dert ve bela olmasaydı, Allahü teâlâyı sevenlerin gözünde, dünyanın hiç değeri olmazdı. Dünyanın acı hadiseleri olmasaydı, onu boş, abes görürlerdi. İmam-ı Rabbani hazretleri buyuruyor ki:Sıkıntıların gelmeleri, görünüşte çok acı ise de, bunların nimet oldukları umulur. Bu dünyanın en kıymetli sermayesi, üzüntüler ve sıkıntılardır. Bu dünya sofrasının en tatlı yemeği, dert ve musibetlerdir.
Linkback: http://www.kirmizigulfm.com/forum/ailem/evimiz-sanki-bir-cennet-t11021.0.html